Son zamanlarda Orta Doğu’daki gerginlikler yeniden tırmandı. İsrail'in İran'a düzenlediği saldırı, uluslararası diplomasi ve bölgesel güvenlik dengelerini altüst etme potansiyeli taşıyor. Bu tür bir saldırıya İran'ın nasıl yanıt vereceği sorusu, hem bölge ülkeleri hem de küresel güçler tarafından merakla bekleniyor. İran, geçmişte benzer durumlarda sert tepkiler vermişken, bu seferki durumu ve olası yanıtlarını inceleyelim.
İsrail’in saldırısına karşı İran, asimetrik savaş taktikleri kullanarak karşılık verebilir. Bu bağlamda, İran’ın proxy güçleri aracılığıyla bölgedeki düşmanlarına saldırılar düzenlemesi olası. Özellikle Yemen’deki Husilere, Lübnan’daki Hizbullah’a ve Suriye içindeki milis gruplara yapılan destek, Tahran’ın elini güçlendiren unsurlar. Bu grupların, İsrail’e yönelik roket saldırıları gerçekleştirmesi ya da üst düzey hedeflere yönelik siber saldırılar yapması, İran’ın muhtemel yanıtlarından biri olarak öne çıkıyor.
İran, askeri tehditlerin yanı sıra diplomatik kanalları da kullanarak yanıt verebilir. Uluslararası kamuoyunu harekete geçirerek, kendisini ‘kurban’ olarak gösterme stratejisi izleyebilir. Özellikle BM ve diğer uluslararası kuruluşlar nezdinde yaptığı girişimlerle, İsrail’in saldırganlığını kınatmak ve uluslararası baskılar oluşturmak için lobi faaliyetlerini güçlendirebilir. Bu durum, İran’a uluslararası toplum içinde belirli destek sağlayabilir ve İsrail’in imajını zedeleyebilir.
Öte yandan, İran’ın karşıt görüşteki ülkelerle stratejik ittifaklar kurması da olası. Özellikle Rusya ve Çin ile olan ilişkilerini güçlendirerek, İsrail’e karşı bir ‘anti-Siyonist cephe’ oluşturma çabaları, bu tür bir yanıtın önemli bir parçası olabilir.
İsrail’in saldırısı, Orta Doğu'daki genel güvenlik dengesini bozabilir. İran’ın vereceği tepki ile birlikte, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi diğer bölge ülkeleri de kendi güvenlik stratejilerini gözden geçirmek zorunda kalabilir. Bu bağlamda, İran, bölgedeki diğer ülkeleri hedef alarak müttefiklerini güvenli bir pozisyona çekmeyi amaçlayabilir. Böyle bir durumda, Orta Doğu’daki gerilimlerin yükselmesi muhtemel. Tahran’ın bölge genelinde daha fazla askeri varlık oluşturması, askeri tatbikatlar düzenlemesi veya doğrudan düşmanlarına yönelik tehditlerde bulunması, bu sürecin doğal bir sonucu olabilir.
İran, uluslararası yaptırımlarla boğuşan bir ekonomi ile karşı karşıya. Ancak, İsrail'in saldırısına karşılık olarak bazı ekonomik misillemeler de düşündürülebilir. Özellikle enerji sektörü, İran’ın yanıt mekanizmasında kritik bir rol oynayabilir. İran, petrol ve doğalgaz ihracatını kısıtlamak ya da fiyatları manipüle etmek gibi stratejilerle, uluslararası piyasalara ve komşu ülkelere yönelik baskı kurabilir. Bu bağlamda, enerji fiyatlarının yükselmesi, dünya genelindeki ekonomik istikrarsızlığı tetikleyebilir. Ayrıca, İran'ın komşu ülkelerle ticaretini şahin bir çizgiye çekmesi ve gıda gibi temel ihtiyaç maddeleri üzerinde kontrol sağlaması, cevap stratejilerinden biri olabilir.
İsrail’in saldırısının ardından, İran içinde de siyasi bir istikrarsızlık yaşanabilir. İran hükümeti, bu gibi durumlarda birlik çağrısı yaparak ulusal çıkarlara odaklanma vurgusu yapabilir. Ancak, iç politikadaki muhalefet sesleri de yükselebilir. Ekonomik sorunlar ve sosyal sıkıntılar, halkın yönetime yönelik tepkilerini artırabilir. Hükümet, ulusal birliğin sağlanabilmesi adına askeri eylemlere yönelme ihtiyacı hissedebilir. Bu durumda, muhalefetin baskısı ve halkın tepkisi, yönetim üzerinde ciddi bir tehdit oluşturabilir.
Tüm bu olasılıklar ışığında, İsrail’in İran’a yönelik saldırısının bölgesel ve küresel etkileri henüz kesin olarak öngörülemez. Ancak, İran’ın verilecek yanıta dair stratejik hamleleri, sadece kendi ulusal güvenliği için değil, Orta Doğu’da yeni dengelerin şekillenmesi açısından da kritik bir rol oynayacak. Gelişmeler için gözler, İran’ın nasıl bir yanıt vereceği üzerine çevrilecek.