Duygu'nun trajik ölümü, ailesinin ve arkadaşlarının yaşamlarını altüst ederken, katilinin itirafları kamuoyunda derin bir şok etkisi yarattı. Mahkeme sürecinin henüz başlarında olmamıza rağmen, sanığın yaptığı ağır suçlamalar ve bunun sonucunda talep edilen ağırlaştırılmış müebbet hapsi, davaya olan ilginin artmasına sebep oldu. Hayatını kaybeden Duygu’nun ailesi artık adaletin yerini bulmasını beklerken, mahkeme salonunda dönen olaylar da gündemin en sıcak başlıkları arasında yer aldı. Duygu’nun acı dolu hikayesinin detayları ve katilin itirafları, her geçen gün daha fazla insana ulaşıyor ve bu durum toplumda büyük bir öfke ve üzüntü yaratıyor.
Mahkeme duruşmalarında, Duygu'nun katili, cinayetin nasıl gerçekleştiğine dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. “Ne yaptığımı hatırlamıyorum,” şeklindeki ifadesi, salonda bulunanları dehşete düşürdü. Sanığın anlattıklarına göre, cinayet esnasında amacı yalnızca Duygu’yu korkutmakken, olay bir anda kontrolden çıktı. Duygu'yu defalarca tehdit ettiğini ve bu sırada öfkesinin doruğa ulaştığını söyleyen katil, mahkeme salonunda gözlerini kaçırarak kollarını ovuşturdu. “O anı unutamıyorum, pişmanım ama iş işten geçti,” şeklindeki itirafı ise, onun nasıl bir psikolojik durum içerisinde olduğunu gözler önüne serdi. Gerçekten de katil, olayın ardından büyük bir boşluk hissettiğini ve yaşadığı bu durumun kendisini derinden etkilediğini ifade etti.
Ancak bu itiraflar, sanığın acıma duygusunu göstermediği için daha fazla infiale yol açtı. Duygu'nun ailesinin duruşmadaki tepkisi ise gözyaşları ve öfkeyle doluydu. Baba, “Kızım ne bir canavardı ne de bir tehlike, onun karşısında böyle bir şey yapabilecek biri nasıl bu kadar soğukkanlı olabilir?” diyerek feryat etti. Duygu’nun hayatından kesitler paylaşan ailesi, onun ne kadar sevecen bir genç kadın olduğunu ve hayallerinin peşinden koşarken nasıl bir hayat yaşadığını anlattı. Bütün bunlar, cinayetin aslında sıradan bir olay gibi gösterilmek istenmesine karşı bir tepki oluşturdu.
Mahkeme süreci devam ederken, toplumun her kesiminden çok sayıda insan, Duygu’nun adaletinin yerini bulmasını istemekte. Sosyal medyada #AdaletİçinDuygu etiketi ile başlatılan kampanya, olayın ne denli önemli bir toplumsal mesele haline geldiğini gözler önüne seriyor. Duygu'nun ailesi, adaletin sağlanmasını sağlamak için mahkeme sürecini sıkı bir şekilde takip ederken, feminizm ve kadın hakları savunucuları da bu cinayeti, kadına yönelik şiddetin bir başka örneği olarak gösteriyor. Kadını hedef alan şiddet ve cinayetler konusundaki toplumsal duyarsızlık, her ne kadar eleştirilse de Duygu cinayetiyle birlikte daha fazla görünür hale gelmiş durumda.
Katilin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla yargılanması, özellikle kadın cinayetlerine karşı olan mücadelede nasıl bir dayanışma ile karşılandığını gösteriyor. Hükümet ve yasama organlarının daha etkin yasalar üzerinde çalışması gerektiği yönündeki taleplerde artış gösteriyor. Duygu’nun ölümü, yalnızca bir cinayet değil, aynı zamanda bir çağrıdır; toplumsal değişim ve kadınların korunması adına yeni adımlar atılması gerekliliğini gündeme getiriyor.
Duygu'nun davası, yalnızca onun hatırasını yaşatmakla kalmayacak, aynı zamanda adalet arayışında birçok kadının sesi haline dönüşecektir. Bu durum, insanların haklarını geçmişte olduğu gibi bugün de savunmayı bırakmayacaklarının bir göstergesi. Toplum, Duygu’nun yaşadığı trajediden dersler çıkarmaya ve gelecekte benzer olayların yaşanmaması için çaba sarf etmeye devam edecektir. Duygu'nun anısına sahip çıkmak, adaletin sağlanması adına verilen her mücadele, bu sürecin kaçınılmaz bir parçası olacaktır. Bu nedenle, mahkemeden çıkacak her karar, sadece bir birey için değil, tüm kadınlar için önemli bir dönüşüm sürecinin başlangıcı olacaktır.
Son olarak, Duygu’nun katilinin duruşmalardaki tavrı ve yaptığı itirafların toplumda yarattığı etki, bu cinayetin yalnızca bir dava değil, aynı zamanda diyalog ve anlayış ihtiyacını da ortaya koymaktadır. Kadına yönelik şiddetle mücadele, daha geniş bir toplumsal değerlere sahip olma ve dayanışma girişimi olmalıdır. Duygu’nun hatırası, sadece adalet arayışında değil, toplumsal değişim için de bir ilham kaynağı olacaktır. Mahkeme süreçleri devam ettiği müddetçe, bu konudaki tartışmalar ve tepkiler de sürecektir.