15 Temmuz 2016, Türkiye’nin tarihinde silinmez bir iz bırakan karanlık bir gecedir. O gece, halkın iradesine, demokrasisine ve birliğine karşı gerçekleştirilen darbe girişimi, birçok insana derin yaralar açtı. Özellikle o sırada olayların içinde bulunan kişiler, hem fiziksel hem de psikolojik anlamda ağır travmalar yaşadılar. Bugün, o geceye ait izleri taşımaya devam edenlerin hikayelerini anlamak, sosyal ve psikolojik etkilerini kavramak son derece önemlidir. Bu yazıda, 15 Temmuz’un acı mirasından bir kesiti, vücudunda kurşun yarası taşıyan birinin yaşam mücadelesi üzerinden ele alacağız.
15 Temmuz gecesi, İstanbul’un sokakları karanlığa bürünmüştü. Gözleri dolu dolu ve kalabalığın içinde, çaresizce bağıran insanlar... O gece, birçok insan gibi Serdar da o korkunç geceden etkilenenlerden biriydi. O, o saatlerde sokağa çıktığında bilmediği bir kaderin öznesi olacağını henüz fark etmemişti. Halkın demokrasiye sahip çıkma çabası içinde, kurşun yağan sokaklarda kendisini buldu. Bir anda dört bir yandan gelen kurşunlar, onun bedenine isabet etti. Serdar, o anı şöyle anlatıyor: "O sesleri duyduğumda, ne olduğunu anlamadım. Sadece hayatta kalmaya çalışıyordum." O gece, sadece vücudu değil, ruhu da yaralanmış bir insan olarak hayatına devam etmek zorunda kaldı.
Kurşun yaraları, Serdar’ın vücudunda bıraktığı izler kadar psikolojik derinlikte izler de bıraktı. Hastanede geçirdiği günler, fiziksel acısından çok zihinsel acısıyla doluydu. "Her sabah aynaya baktığımda, o anı hatırlayıp kendime gelemediğim anlar oldu," diyor Serdar. Yaşadığı travmadan sonra, fiziksel tedavi süreci kadar psikolojik destek almak da onun için hayati bir önem taşıyordu. Uzun süreli fiziksel tedavinin ardından, terapi seanslarıyla aslında içsel bir yolculuğa da çıkmış oldu. Bu yolculuk, hem geçmişle yüzleşmek hem de geleceğe umutla bakmak açısından oldukça zorluydu. Ailesinin desteği ve terapistinin rehberliğiyle bu kabusun üstesinden gelmeyi başardı.
Serdar’ın hikayesi, 15 Temmuz sonrası Türkiye’nin birçok yerinde yaşanan benzer durumlardan sadece biri. Bu tür yaralar, sadece fiziksel anlamda değil, aynı zamanda toplumsal yapıyı da derinden etkileyen yaralardır. Kurşunların, insanları birbirine daha da kenetlemesi gereken bir dönemde, birçok insanın kaygı ve korkularını nasıl aşacakları konusunda zorlandığı bir dünyada yaşıyoruz. 15 Temmuz sonrası yaşanan travmalar, bireylerin sağlıklarını ve psikolojilerini olumsuz etkilemeye devam etmekte ve bu durum, toplumsal dayanışma ile aşılmaya çalışılmaktadır.
Serdar gibi birçok kişi, 15 Temmuz sonrası yaşadıkları travmaları atlatmak için çaba sarf etmekte. Herkesin hikayesi farklıdır; kimisi kurşun yarasıyla kimisi ise travmanın getirdiği kayıplarla boğuşuyor. Ancak hepsinin ortak noktası, hayatın devam etmesi gerektiğini ve yaraların yavaş yavaş da olsa onarılması gerektiğini anlamalarıdır. Zamanla, umutlarını kaybetmeden, yeni hayaller peşinde koşmayı öğreneceklerdir. Özgür bir toplumda yaşamak, bu kişiler için daha çok anlam kazanmıştır. Serdar, yaşadıkları üzerinden bu şekilde düşünenlerden biridir ve hayatta kalmanın en önemli olduğunu savunur.
Birçok insan için 15 Temmuz, sadece bir tarih değil, aynı zamanda üzerlerinde taşıdıkları ve taşıyacakları bir acının simgesi olmuştur. Her ne kadar zamanı geriye almak mümkün olmasa da, bu yaraların arasında umut filizleri yeşermeye başlamıştır. Toplumsal dayanışma ve yardımlaşma, bu sürecin içinde önemli bir yer tutmaktadır. Bizler, üzerimizdeki bu acıları unutmadan, daha güzel bir geleceğe adım atma çabası içindeyiz. Serdar’ın hikayesi de bunun bir parçasıdır; bir erkeğin, ailenin ve bir toplumun yeniden yaşam mukavemetinin bir sembolü olarak durmaktadır.
Sonuç olarak, 15 Temmuz yalnızca bir darbe girişimi değil, aynı zamanda insanların hayatlarına dokunan acı bir deneyimdir. Vücudunda kurşun yarası taşıyan herkes, yeniden hayata tutunma çabası içinde. Onların hikayeleri, sadece geçmişi değil, geleceği de şekillendirecektir. Bu ya da benzer olaylar, toplumsal bağların güçlenmesine ve insanların birbirine daha fazla kenetlenmesine neden olmuştur. 15 Temmuz’un mirası, sadece yaralar değil; aynı zamanda dayanışma, savunma ve hayata tutunma azmi olmalıdır.